Heykel de nereden çıktı?
Bir zamanlar Ayvalık Cunda’ya çadırla
kampa gitmiştik. Elimde bir defter karakalem yapmaya çalışırken
çevredeki yaşlı zeytin ağaçları çok ilgimi çekti. Ağaçlar heykel
gibiydiler… Ağaçlara dikkatli bakınca gövdelerinde kadın
figürleri olduğunu fark ettim. Orada çizebildiğim kadar çizdim,
dönerken fikir verir hareket noktası olur diye üç beş fotoğraf
da çektim.
Fotoğraflardan hareketle çizmeye
başladım ama çizdiklerim gittikçe fotoğrafla alakasız bir
noktaya geldi. Ağaç çiziyorsun, ağaç kadına benziyor. Kontrplak
üzerine dağlama tekniğiyle bu tarz çizimler yaptım. Ortaköy’de
hediyelik eşya dükkanımız vardı dağlamaları orda satışa
koymuştuk. Kimi müşteri şu ağacı alayım diyor kimi de kadın
figürünü; demek ki kim ne görmek isterse onu görüyor. Daha
sonraları kadın figürü çizip onu ağaca benzettim gittikçe
ağaçtan kadına, kadından ağaca derken işte böyle formlar oluştu.
Ahşap heykel çalışmalarını evde salonun
ortasında yaptım. Düşünebiliyor musunuz ıskarpelaya bir
vuruyorsun ağaç parçaları salonun dört bir tarafında; karı
elinde bir ot süpürge, faraş olmadı elektrik süpürgesi fır
dönüyor hesapta heykel yapıyorum. Kızımın doğum günümüymüş
neymiş arkadaşları gelmişler ben de heykel yapmaya çalışıyorum.
Kızın biri uzun uzun baktı kafayı salladı iyi ki benin babam
böyle şeyler yapmıyor… Annem dünyayı babamın başına yıkar, evde
heykel mi yapılır demez mi… Ulan senin baban kılıbık dedim
kızcağıza, palavranın da böylesi (sanki ben kılıbık değilmişim
gibi hep kazak geçiniriz ya).
Neyse alt katlar boş komşularla hırgür
çıkmıyor sonra katlar doldu. Şimdi tık yapsan başın belaya
girer. Ben de komşuları rahatsız etmemek için heykel yapmaktan
şimdilik vazgeçtim. Karıdan korktuğumdan değil. Ama aklım hep
ahşap heykel yapmakta iyicene moruklamadan müstakil bir yere
taşınırsam heykel yapmaya devam ederim.
Miko
|