|
EBRU
Kâğıt süsleme
sanatlarının en önemlilerinden bir olan ebruculuğun başlangıç
tarihi kesinlikle bilinmemektedir. Üzeri tarihli en eski ebrulu
kâğıt 1554 yılından bir Malik Deylemi yazısıdır. Ancak bunun
hafif ebru denen ve oldukça gelişmiş bir teknik gösteren tür
olması nedeniyle, ebruculuğun en az XV.y.y.’da başladığı
söylenebilir. 1608 tarihli Tertib-I risale-I ebrî, ebru
sanatının ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Ebru kâğıdı Batı
kaynaklarında türk kâğıdı yada türk mermer kâğıdı olarak
adlandırılmıştır. Araplarda ise varak ül-mücezza (damarlı kâğıt)
olarak tanınır. Ebruculuğun Türkistan’da Buhara’da doğduğu,
oradan İran’a ve Anadolu’ya geçtiği sanılmaktadır.
EBRU YAPIMI
Ebru teknesi
budaksız çamdan, çinko yada galvanizden hazırlanır. Kullanılacak
toprak ve bitkisel boyalar düzgün bir mermer üzerinde
destesenkle ezilir. Biraz su eklenerek merhem kıvamına getirilen
boyaların her rengi değişik bir kaba konur. Büyük kap içinde,
yapışkan bir koyuluk vermek üzere kitre zamkı eklenmiş su, en az
bir gece bekletildikten sonra süzülerek ebru teknesine dökülür.
Küçük bir kapla, ezilmiş boyalardan bir parça alınarak suya
serpilmeye başlanır. Boyanın suyun üzerinde çok yayılması
isteniyorsa fazlaca, az yayılması isteniyorsa az sığır ya da
koyun ödü eklenir. Ödün bir işlevi de yayılan boyaların
birbirine karışmasını önlemektir.At kuyruğundan yapılmış bir
fırçayla boyanın su üzerinde serpilerek biçimlenmesi sağlanır.
Daha sonra, ebrulanacak kâğıt, teknenin sağından yada solundan
yavaşça suyun yüzeyine bırakılır (ebruda mat kâğıt kullanılır);
10-15 saniye sonra ebruyu yapanın yönünden, köşelerden tutularak
kaldırılır. Uzun çıtalar üzerinde gölgede kurutulur, mühreyle
parlatılır. Ebrular elde edilen motiflere battal ebru, bülbül
yuvası ebru, Necmettin ebrusu yada çiçekli ebru, çifte aharlı
ebru, gelgit ebru, hafif ebru, kılçıklı ebru, kumlu ebru, somaki
ebrusu, sümbül ebrusu, taraklı ebru, tarama ebru, vb. çeşitli
adlarla anılır.
|
|
EBRU MACERASI
Araziye çıkıp kuş
börtü böcek fotoğrafları çekiyorduk. Bu ara araziye çıkamadık.
Gerçi evde de boş durmuyoruz, hesapta resim filan çiziyorum. Çiz
Allah çiz bir saatten sonra kaşıntı tutuyor farklı bir şeyler
yapalım, ne yapalım bu sefer de gittik ebruya bulaştık. Ebru
dediğin de tantanalı bir iş. Suyu kitre veya denizkadayıfı ile
yoğunlaştırıyorsun, toz boyaları suyla ezip, sığır ödüyle
işliyorsun (neyse boyaların işlenmişi satılıyormuş).
Bizim karıyla
Kadırga’da Ayan Ebru’ya ebru teknesi, boya, kâğıt, kavanoz filan
falan almaya gideceğiz. Ben uzun yıllar o taraflara gitmemişim,
yolları vasıtaları filan şaşırıyoruz. Vapurdan sonra tramvayla
Sultanahmet meydanını bulduk. Tabi köftesiz olmadı. Köftenin
üzerine
Sultanahmet’ten aşağı bizim karıyla bir
yuvarlandık doğru Kadırga iyi nişan almışım tak diye Ayan
Ebru’nun kapısını bulduk. Alışverişi yaptık döneceğiz de yukarı
yuvarlanarak çıkılmıyormuş bir sürü ıvır zıvırla. Taktık bire
ama o da yemiyor (tabi altmışına merdiven dayayan adam kendini
on sekiz zannederse öyle olur). Ter içinde Sultanahmet’e
tırmanıp bir mola verdikten sonra tramvay, vapur filan
Göztepe’yi bulduk.
Denizkadayıfı toz
bir şeymiş seksen gramını sekiz litre suda eriteceğiz, karının
yumurta çırpıcısıyla başladık çırpmaya. Çırp, çırp sonu
gelmiyor; mikser filan lazım da başladık bir kere şimdi mikseri
de bulaştırmayalım dedik (karıdan korktuğumuz zannedilmesin
ben santrifüjlü çamaşır makinesini
testereyle ortada ikiye bölüp santrifüjü atıp banyoyu genişleten
adamım) neyse çırpma olayını bitirdik beş altı saat da
dinlenecekmiş.
Dedik ya ebru
tantanalı bir iş insanlar bu işin çıraklığını filan yapar
öğrenirler biz her bir haltı bilir gibi kafadan daldık. Boyayı
ezilmiş işlenmiş alıyorsun da o boyanın bir de su ve öd ayarı
var. Ayarı doğru dürüst beceremezsen boya suyun dibine çöker
suyun üstünde istediğin dağılımı sağlamaz
ya da kâğıdı alırken akar filan. Un
getir su getir misali biraz su biraz sığır ödü bir şeyler
yapmaya çalıştım. Bir miktar kâğıda sözüm ona ebru yaptım (bir
oda duvarlar dâhil boyandı). Bu sayfalarda yaptıklarımı
sergileyeceğim yaptıklarıma ebru denir mi bilemiyorum. Ustalar
kusura bakmasınlar acemilik işte.
|